“`html
Suriye’de, Esed rejimi yanlılarının 6-7 Mart tarihlerinde Lazkiye ve çevresinde hükümet güçlerine karşı yürüttüğü saldırıların ardından yaşanan gelişmeler, Suriye’de son üç aydır hâkim olan olumlu atmosferi gölgede bıraktı. Aniden, Suriye’nin geleceğine dair sayısız komplo teorisi gündeme geldi.
Uzmanlar, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sürdürülebilir olmadığı fikrini kamuoyuna yaymak için yoğun çaba harcıyorlardı. Ancak,
Dün gelen haberler, Suriye topraklarının ne kadar sürprizlere açık olduğunu bir kez daha kanıtladı. Suriye’de bir gün bile uzun bir zamana denk gelebiliyor. Gelen bilgileri
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) temsilcisi Mazlum Abdi ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet el-Şara arasında, Suriye’nin toprak bütünlüğünü vurgulayan bir mutabakat imzalandığı bildirilmişti.
İmzalanan bu mutabakat, SDG’nin Suriye devlet kurumlarına entegrasyonunu öngörürken, Kürt toplumunun gelecekteki rolünü de güvence altına alıyor. Görüşmelerde, aşağıdaki kritik maddelerde uzlaşma sağlandı:
1- Ulusal Temsil ve Siyasi Katılım.
Suriye’deki tüm vatandaşların, etnik veya dini kimlikleri gözetilmeden devlet kurumlarında liyakat esasına dayalı temsil edilmeleri ve siyasi süreçte yer alma haklarının güvence altına alınmasına yönelik bir mutabakat sağlandı.
2- Kürtlerin Statüsü ve Hakları.
Kürt halkının, Suriye toplumunun ayrılmaz bir parçası olduğu ve vatandaşlık ile anayasa haklarının devlet garantisi altına alınacağı taahhüt edildi.
3- Ülke Genelinde Ateşkes.
Suriye genelinde ateşkes ilan edilmesi kararlaştırılarak, bu durum çatışmaların sona ermesini sağlayacak önemli bir adım olarak değerlendirildi.
4- Suriye’nin Doğusu ve Kuzeydoğusunun Merkezi Yönetime Entegrasyonu:
SDG’nin kontrolündeki bölgelerdeki tüm sivil ve askeri yapılar, devlet idaresine entegre edilecektir. Bu, sınır kapıları, havalimanları ve enerji kaynaklarını da kapsıyor.
5- Göçmenlerin Güvenli Dönüşü:
Savaş nedeniyle yurtdışına çıkan milyonlarca Suriyelinin güvenli bir şekilde geri dönmesi ve devletin koruması içinde olmaları kararlaştırıldı.
6- Terör ve İsyan Unsurlarıyla Mücadele:
Suriye devleti, Esed rejiminin kalıntıları da dâhil olmak üzere ülkenin güvenliğini tehdit eden tüm unsurlarla mücadelede desteklenecek.
7- Bölünme ve Nefret Söylemine Karşı Ortak Tavır:
Suriye’nin bölünmesini amaçlayan her türlü çağrıya ve nefret söylemine kesin bir dille karşı çıkıldı.
8- Anlaşmanın Uygulanması:
Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için yürütme komitelerinin derhal çalışmalara başlaması ve yılsonuna kadar sürecin tamamlanması kararlaştırıldı.
Suriye ile ilgili gelişmeleri alt üst eden bu mutabakatın sonuçları üzerine henüz değerlendirme yapmadan, bu defa güneyden başka bir haber geldi. Süveyde, Dürzilerin yoğun olarak bulunduğu bir bölgede,
İsrail, bu bölgede Dürzi unsurları kullanarak kaos yaratmak amacıyla provokatif girişimlerde bulunuyordu.
Dün gelen bilgilere göre, Suriye Hükümeti ile Süveyde halkı arasında entegrasyon konusunda bir mutabakat sağlandı.
Suriye hükümeti, Süveyde vilayetinin tamamen devlet kurumlarına entegrasyonunu temin etmek için bölgedeki liderlerle anlaşmaya vardı.
Anlaşma kapsamında:
Süveyde’deki güvenlik birimlerinin Suriye İçişleri Bakanlığı’na bağlanması karara bağlandı. Ayrıca, yerel polis teşkilatında görev yapacak personelin Süveyde halkından seçilmesi şartı getirildi. Bölge yönetiminde ise, Süveyde dışından bir vali ve polis müdürü atanması hükme bağlandı. Bu adımla bölgedeki devlet otoritesinin güçlenmesi ve güvenlik yapısının resmi kuruluşlarla uyumlu hale getirilmesi hedeflenmektedir.
Bu mutabakat, İsrail’in ayrılıkçı Dürzi unsurların üzerinden uyguladığı baskılara karşı önemli bir engel oluşturacaktır.
Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden üçüncü bir konu ise, Esed rejiminin özellikle Lazkiye ve Tartus’tan yapabileceği olası hamlelerdir.
Bu güçlerin yaratabileceği mezhep çatışmaları ve “Alevilere baskı, zulüm, katliam” söylemleri ile Suriye’deki merkezi yönetimin zayıflatılması hedefleniyor. Sonuç olarak, isyan çıkarmak için bir ateş çemberi oluşturdular.
Ne yazık ki, devrim sürecinin ilk günlerinden beri yaşanan acılara rağmen, bu sürecin getirdiği intikam duygusu halkın üzerinde bir baskı oluşturmakta.
Devletin hassasiyetlerine rağmen kaos ortamında masum insanların da yaşamlarını yitirdiği olaylar yaşandı. Bu durum, hükümetin politikası olarak ele alınamaz, ancak bazı gruplar bu durumu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışmaktadır.
Rejimin devrilmesi için mücadele eden liderler, intikam peşinde koşsaydı Suriye’de durum çok daha vahim olabilirdi. Ancak bu süreçte intikam duygusunu bir kenara koymayı tercih ettiler.
Ahmet el-Şara
bugün hâlâ bir örgüt ya da isyan eden bir topluluk olarak değil, barış için çaba gösteren bir lider olarak sıklıkla vurgulamada bulunuyor.
Bu konularla ilgili olarak Reuters’a verdiği demeçte, sivil halka yönelik gerçekleştirilen haksız saldırılara üzüntü duyduğunu belirtirken şunları ifade etti:
“Biz, bugüne kadar mağdurları korumak için savaştık. Haksız yere kan döken herkes hesabını vermek zorundadır. Suriye’de insanlara yönelik saldırılar, asla kabul edilemez.”
Bu açıklamasıyla birlikte, hukuk dışı yollarla infaz süreçlerine girişmenin de asla mümkün olmayacağını vurguladı.
Esad gitti, Şara geldi söylemleriyle rejimin geçmişteki cürümlerini aklamaya çalışanlara karşı net bir tavır alarak, katliamların asla kabul edilemeyeceğini belirtti.
Üstelik, toplumsal barışı sağlamak amacıyla bir uzlaşma komitesinin de kurulduğunu açıkladı: “Kan, daima daha fazla kan doğurur. Umarım sorunları onarmak için elimizden geleni yaparız.”
“`
More Stories
‘Mobilde oyun kurucu olduk, rekora koştuk’
İnşaat maliyetlerinde işçilik zirvede
Kahve sektörü iflasla karşı karşıya: Hepsi tek tek kepenk indirebilir